Ona göre her şey güllük gülistan olduğunu vurgulayan Yaşar; oysaki Öğretmenlik meslek kanununda öğretmenin görüşü yok. Öğretmenin kazanımı yok. Öğretmenin, memurun, eğitim çalışanlarının değeri yok. Kadük, yetersiz ve yanlışlarla dolu olan ÖMK bu haliyle dertle derman olmadığı gibi yeni sorunlar doğurmuştur siteminde bulundu.
MEB baştan ayağa sorunlar yumağı olduğunu ifade eden Yaşar, “Yusuf Tekin’in Bakanlık süreci tamamen fiyaskodur. En saygın ve itibarlı meslek grubu olması gereken Öğretmenlerin aldıkları maaşın alım gücü kalmamıştır. Mülakatla atamalarda ise adaletin terazisi bozulmuş, kul hakkı gözetilmemektedir. Atamayı bekleyen binlerce öğretmen adayının perişanlığından haberleri dahi yok.
Cemaati olmayan caminin imamı var, yüzlerce öğrencisi olan köy okulları kapatılmıştır. Şimdi açmaya güçleri yok. Ücretli öğretmenlik denilen kölelik sistemi ile eğitim sistemini iyice çıkmaza soktular.
Bakan Bey güzel konuşuyor, süslü cümlelerle, ağdalı cümleler ile konuşuyor ama sorumlusu olduğu Okullarda temizlik personeli ve hijyen malzemesi yok. Sabun yok, peçete yok. Öğrencilerin beslenme sorunlarına çözüm yok” dedi
ELAZIĞ ZİYARETİNİ ELEŞTİRDİ
Tüm bu sorunlar gündemi işgal ederken Milli Eğitim Bakanının ilimizi ziyaretinde; sorunları ve ihtiyaçları giderme yerine asla kabul etmediğimiz, yanlış bulduğumuz 28 Şubat üzerinden gündem yaratarak hamaset yapmayı tercih ettiğini dile getirerek, “Demogoji sanatını güzel icra ediyor bakan bey. Ancak unutuyor ki müsteşarlığı döneminde 2013-2014 yıllarında Türk milliyetçisi, vatansever, fedakar binlerce okul müdürünü nasıl görevden aldığından bahsetmedi. Çekirdek çitler gibi kul hakkı yiyip, mülakatla liyakatı nasıl kazıyıp kaldırdığını hiç konuşmadı. Her gelen Bakanın sil baştan uygulamalarıyla eğitimin nasıl çıkmaza girdiğinden, fatih projesinden, bilgisayar sınıflarına aktarılan milyonlarca liranın nasıl heba olduğundan, Din kültürü ünitelerinde Türklerin İslamiyeti Kabulü, Türklerin İslam’a hizmetleri, haçlı seferleri konularının ve bayrak şiirinin yıllar önce dinler arası diyalog safsatası kapsamında nasıl kaldırıldığının kimse hesabını vermedi. Bu konuda hiç “aldatıldık” pişmanlığını duymadık.
Bakan bey ayrıca “bizden önce sınıf mevcutlarının 60-70 kişi olduğunu, bugün ortalama 20’ye düştüğünü söylüyor” oysaki Elazığ’daki öğretmen ve velilere sorsa bu rakamın yanlış ve yalan olduğunu öğrenecektir. 45-50 kişilik sınıflarda eğitim hizmeti verilmeye çalışılıyor.
Eski bir öğretmen, eğitim çalışanı olarak köylerde, ilçelerde ve çeşitli illerde 30 yıl öğretmenlik yaptım. Tuvaleti ve lavabosu olmayan okul görmedim. Ama bugün temizlik sorunu yaşıyor bütün okullarımız. Hizmetli sorunu yaşanıyor. Bakan Bey hayal dünyasında geziyor.
Sonuç olarak ; “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır. Ya da esaret ve sefalete terkeder.” Geleceğimizin güvencesi olan, millet olarak bizi bir arada tutan "Okul, kışla ve camilerin" siyasete, ranta kurban edilmeden, kurumsal yapısını bozmadan devam etmesi İYİ Parti ’nin kabul ettiği ve önemsediği vazgeçilmezleri olduğunu ifade etmek isterim.
Bakan Beye tavsiyemiz sadece işiyle ilgilenmesi MEB içerisindeki sorunları acilen çözmesi olacaktır. MEB teşkilatı huzursuz ve mutsuzdur. Öğretmenler itibarlarını istiyor. Öğretmenler yaşanabilir ücret istiyor. Eğitim çalışanları bir bütün olarak hakkını istiyor. Veliler temiz ve güvenli okul istiyor. Öğrencilerimiz nitelikli eğitim istiyor. Atama bekleyen öğretmenler atamalarda Adaleti, liyakatı önceleyen bir değerlendirme istiyor. Hamaset artık kimseyi ikna edemiyor. Gerçekler acı bir şekilde ortada duruyor. Dileğimiz bu sorunların bir an önce çözüme kavuşmasıdır” ifadelerinde bulundu.